Makaleme aslında Üstad Mehmet Akif Ersoy’un bir şiiri ile başlamak isterim.
Çünkü Üstad Mehmet Akif’in Bu şiiri günümüzü yansıtıyor.
Belki de günümüzde yaşanan son gelişmelere cevap niteliğinde:
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?”
Bu dizelere geçmeden önce aktarmak istediğim şeyler var.
Evvela İslam coğrafyasında yaşanan olayları aktaralım. Hafızamızı yoklamak yerinde olur.
İslam’ın kanayan yaralarından biri de Filistin meselesi. İsrail 1948 yılında devlet olarak tanındığında, Filistin’de Müslüman kıyımlarına başlamıştı. Bu durum günümüze kadar devam edildi ve hala devam ediyor. Kadın, yaşlı, çoluk çocuk demeden hemen hemen her gün ölüm haberleri geliyor.
Devam edelim!
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Yanı başımızda Suriye! Suriye’de hala vahşet devam ediyor. Eli kanlı Esed Müslümanlara acımadan katliama devam ediyor. Kış mevsimine girdik ve onlarca çocuk soğuktan ve açlıktan ölüyor.
Peki biz bunun neresindeyiz?
Devam ediyoruz!
20 Mart 2003 yılında Amerika Irak’a girdi. Vahşeti yanı başımızda izledik. Araştırmacılara göre Mart 2003-Haziran 2011 tarihleri arasında muhtemel ölü sayısının 48,000-751,000 olduğu sonucuna varıldı. Savaş esnasında tecavüze uğrayan Müslüman kadınların feryatları, Hapishanelerde işkence gören Müslüman gençlerin çığlıklarını duyduk.
Peki biz bunu ne kadar duyduk?
Devam!
Doğu Türkistan’da, Çin esareti altında bulunan Türklerin durumu malum! Kundaktaki bebeğe bile işkence yapılıyor. Hiç acımadan hemen herkesi öldürüyorlar. Genç kızları ise genelevlere veriyorlar. Bazıları ise köle olmaktan kaçamıyor. Vahşet 6 yıldan beri devam ediyor.
Peki ne kadar onları düşünüyoruz?
Devam edelim biz yine!
Budistlerin yaptıklarına ne demeli?
Onlar da Müslümanları diri diri yaktılar. Müslümanları ikinci sınıf insan olarak görüyorlar. Acımadan kalleşçe katlediyorlar!
Peki ya biz ne yapıyoruz?
Aslında sayılacak çok yer var. Mısır, Çeçenistan, Afganistan, Pakistan…
Bunları uzatabiliriz. İşin kötü tarafı da ne biliyor musunuz?
Bu işkencelerin yaşandığı yerler Osmanlı Devleti’nin çekildiği coğrafyalar! Tabi bu ayrı makale konusu…
Bizim aktarmak isteğimiz bu değil!
Müslümanlar bunca sıkıntı çekerken, Fethullah hoca efendi kime beddua ediyor.
Hadi beddua edildi diyelim.
Eğer beddua edilecekse, Edilecek çok devlet varken, Müslümanları katleden çok eller varken, neden bunlara hiçbir zaman beddua edilmedi?
Müslüman katillerine, bebek katillerine neden beddua etmedi.
Bu Eller zalimler için neden kalkmadı?
Hocam! Sana yakışmadı! Yapmayacaktın!
Fethullah Gülen hoca efendi, bu yapmış olduğu Beddua neticesinde kendini bitirme yoluna girdi.
Dershane olaylarından sonra iyice siyasete giren Fethullah hoca efendi, adeta kendi ile çelişti.
Üstad Said Nursi Hazretleri şöyle buyurur:
“Siyaset Cereyanları sizi ayrılığa düşürmesin!”
Hocam, Siz açıklamalarınızla milleti ayrılığa düşürdünüz!
Şu ana kadar hükümete ters düşmeseydiniz, olaylar bu noktaya gelmeyecekti…
Şunu dürüstçe söylüyorum ki Fethullah Hoca efendi, Ümmet kavramını anlayamadı.
Cemaat kavramı ümmet kavramının önüne geçmemeli. Eğer geçiyorsa Ümmet bilinci değil, Menfaat bilincine dönüşür…
Eğer Fethullah Hoca efendi devam ederse, kaybedecektir.
Tarık ziyad
twitter.com/Tarik_ziyad_