*Ardeşen’imiz 67 Yaşında…
**Kadınlar karanlığı yırtacak, aydınlığa koşacak…
***Ardeşen’imizin işgalden kurtuluşunun 102’inci Yıldönümü…
Bu haftaki yazıma başlamadan önce içinde bulunduğumuz mart ayına kısa bir göz atmak istedim…
*1 Mart 1953; Ardeşen’imizin ilçe unvanını aldığı gün… Yani Ardeşen’imizin 67’inci doğum günü… Bu anlamlı ve önemli gününde şehrin anahtarını elinde bulunduranlar, doğum gününü hatırlamamış olabilirler, sakın ola ki üzülme, seni hatırlayanların ve seni çok sevenlerin olduğunu unutma! Doğum Günün Kutlu olsun güzel Ardeşenim…
**Geçtiğimiz hafta sonu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü… Bu anlamlı günde toplumun her kesimi değişik mesaj ve paylaşımlarda bulundu. Ben de; “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, kadınlar için “Dünyada her şey Kadının eseridir” demişti... Atatürk’ün aydınlattığı Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlarımız bir gün değil, her gün başımızın tacıdır. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” nü en içten dileklerimle kutluyorum...” ifadelerini kullanarak sosyal medya hesaplarımda paylaşmıştım… Bu paylaşıma ek olarak; “Kadınlara yönelik şiddeti kınıyor, kadınlar karanlığı yırtacak, aydınlığa koşacaktır…” diyorum.
***Ardeşen’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’inci Yıldönümü… Yazımı, 10 Mart Ardeşen’in kurtuluş günü için ilçede düzenlenen törenle ilgili detaylı bilgiyi siz okuyucularımla paylaşamadım… Bu anlamlı gün için 10.00’da Ardeşen Hükümet Konağı önünde İlçe Kaymakamı Ufuk Özen Alibeyoğlu ve Belediye Başkanı Avni Kâhya tarafından Atatürk Anıtına çelenklerin sunulmasıyla başlamış ve saat 10.30’da Belediye Kültür Merkezi’nde düzenlenen anma programı ile devam etmiştir...
Yukarıda bahsettiğim gibi, yazımı Ardeşen’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü programı öncesi yazdığımdan kültür merkezinde gerçekleştirilen programla ilgili bir bilgi aktaramıyorum…
Umuyorum ki programda Ardeşen’imizin doğum günü olan 1 Mart için birkaç söz söylenmiştir…
Karadeniz’de Balık Popülasyonları Tükeniyor!
Son yıllarda yapılan araştırmalarda Karadeniz’in Türkiye kıyılarında 160’in üzerinde balık türünden bahsedilmektedir…
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi Balıkçılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Semih ENGİN, RTEÜ’ de görevde oldukları dönemde Su Ürünleri Fakültesi bünyesinde 10 yılı aşkın süredir devam ettirilen ve son aşamaya gelen Karadeniz balıklarıyla ilgili yapılan çalışmalarında elde edilen verilere göre, Karadeniz’in Türkiye sadece 102 balık türünün varlığından söz etmişti…
Balık türü ile ilgili yapılan çalışmada, daha önce Karadeniz’de yaşayan fakat günümüzde olmayan 59 balık türü olduğu da ortaya çıkmıştır. Karadeniz’de artık olmayan balık türlerinden bir kısmı Akdeniz kökenli olup, burada yaşayan popülasyonları tükenmiştir. Ancak da ha vahim olanı Karadeniz endemiği olan bazı canlıların (mersin balığının bazı türleri gibi) nesilleri tamamen tükenmiştir.
Günümüzde bu olumsuz süreç hala daha devam etmekte olması Karadeniz’de yaşayan balık türlerinin nesli tehdit altında olduğu anlamına gelmektedir. Bu canlılar uluslararası sözleşmeye göre de koruma altıdadırlar. Ancak ekonomik getirileri nedeniyle ya da bilinçsiz davranışlar sonucu bu canlıları balık marketlerinde görmekteyiz…
Nesli tehdit altında olan bu canlılar için gelinen son noktaya baktığımızda, kanun koruyucuların ve uygulayıcıların doğayı koruma noktasında ne kadar yetersiz kaldıkları gerçeğini maalesef açıkça ortaya koymaktadır… Bunun için toplumun geneli bilinçli olup, etkili bir koruma stratejisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında katkı sağlaması gerekmektedir. Şüphesiz ki kanunlar, kurallar ve kontroller olmalıdır. Ancak avlanması yasak bir türü ya da bebek boydaki balıkları satın alıp, tüketen bizlerin hiç mi suçu yok sorusunu ortaya koymaktadır… Avlayan ya da satan kişileri uyarmayan, tepki göstermeyen bizlerde bu suça ortak değil miyiz? Tepki göstermek, sesimizi yükselterek bir şeyler söylemek değildir. Yasadışı balık satışı yapan yerlerden alış-veriş yapmazsak ve bunları afişe edersek en güzel tepkiyi göstermiş oluruz. İşte o zaman balık marketleri sattıklarının yanında sadece ilgi çekmek için bile tezgahlarında bebek boydaki mersin balıklarını sergileyemezler…
Sonuç olarak, sahip olduğumuz doğal zenginlikleri koruyup, kollamalıyız. Denizle barışık ve iç içe yaşayan insanlar olmalıyız. Yüzmeliyiz, derinliklerine dalmalıyız, balıkçı barınaklarında daha fazla zaman geçirmeliyiz. Balıkçılar, bizlerin gözleri üzerlerinde olduğunu hissetmelidirler. Balık marketlerinin önünden geçerken satılan küçük balıkları görmezden gelmemeliyiz. Çocuklara öğretmeliyiz ve çocuklarda anne babalarına öğreteceklerdir…
Bu bilinçte ve hassasiyette olmayız ki kanun koyucular ve uygulayıcılar cesur davranabilsinler…
Katkılarından dolayı, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi Balıkçılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Semih ENGİN hocamıza ve Yapımcı Ali Kemal ATİK beye sonsuz teşekkürler…