Lig tablosunun 15. sırasında kalan Rizespor, bu maçla beraber 2 maçlık galibiyet serisini de bozmuş oldu. Kadro tercihleriyle başlamak gerekirse, geçtiğimiz haftadan farklı olarak Rachid Ghezzal'ı ve Ali Sowe'u ilk 11'de gördük. Ghezzal'ı bu sezon ilk defa ilk 11'de görme fırsatı bulduğumuz maç, Rizespor adına hızlı başladı.
Tempoyu tartarak ve merkezi yoğun biçimde savunarak sahaya çıkan Rizespor, buna karşın özellikle Olawoyin'in merkezinde olduğu bir yapıyla üçüncü bölgeye hücum ediyordu. Bu pozisyonlardan birinde üçüncü bölgenin sol kenarında boş pozisyon bulan Olawoyin'in yaptığı ortada Varesanovic'in doğru pozisyon almasıyla beraber skor bulundu.
Henüz 8. dakikada öne geçen Rizespor, rakibi dar alanda savunduğu ve geniş alanda hücum ettiği bir yapıyla sahadaydı. Bu tez, Sivasspor'u kenardan oyun oynamaya mecburi kılan bir merkez savunmasıyla birleşince Sivasspor'un hücum planları hayli kısıtlandı. Zira kadroda Manaj gibi çok ciddi bir eksikle sahaya çıkan Sivasspor, Manaj'ın olmadığı denklemlerde bu sezon ciddi sıkıntılar da yaşamıştı. Öyle ki, bu sezon aldığı 5 galibiyetin 3'ünü Manaj'ın olduğu bir kadroyla alan Sivasspor, onun eksik olduğu Eylül-Ekim arası süreçte oynadığı 3 maçta 2 mağlubiyet ve 1 beraberlik almıştı. Sivasspor'un hücum yapısını tümden etkileyen bu eksiklik, hem Moutoussamy gibi defansif karakterli oyuncuların mecburi biçimde hücum setinde hizalanması, hem de Koita gibi verimi kenarda alınan bir ismi merkeze dönmesi gerekliliğini beraberinde getirdiği için, Rizespor bu boşlukları Olawoyin'in de merkeze dönük oynamasıyla birlikte hayli değerlendirdi. Özellikle ilk 30 dakikalık zaman diliminde oluşan bu oyun yapısı, Sivasspor'un dönemsel olarak topun kontrolünü almasıyla birlikte düşerken, Rizespor Varesanovic ve Ali Sowe'un merkezinde olduğu pozisyonları değerlendiremiyordu. İlk yarının son dakikalarında temponun düşmesiyle beraber, Rizespor'da ilk yarıya 1-0 önde girmenin avantajını yaşıyordu.
İkinci yarının ilk 15 dakikasında, evinde mağlup olmanın verdiği bir mecburiyetle daha cüretkar ve topu ön alana taşıma odaklı bir oyuna dönen Sivasspor, buna rağmen Alex Pritchard ve Manaj gibi isimlerin eksikliğinde yaratıcılık eksikliği çekiyordu. Ancak sahaya ciddi bir istekle çıkan Sivasspor, bunun meyvesini henüz ikinci yarının 4. dakikasında aldı. Yayın çevresinde bir duran topta, pek de sık duran top kullandığına tanıklık etmediğimiz bir isim olan Noah Sonko, düzgün bir vuruşla takımını öne geçiriyordu. Golden sonra ciddi bir özgüven kırılması yaşayan Sivasspor, bu dakikalarda Rizespor'u sindirmeyi başarıyordu. 56. dakikada İlhan hocanın yaptığı Akintola, Zeqiri ve Mithat Pala hamleleriyle takımın enerjisini yenileme amacı güttüğü belliydi. Ancak Sivasspor, hem seyircisinin, hem de iki maçtır kırdığı kötü atmosferi iyiye çevirme arzusuyla bu dakikalarda ceza sahasına daha sık girmeye başladı. Peşisıra cephede sete dönen Orta Anadolu temsilcisi, bir kenar top organizasyonunun dönüşünde Uğur Çiftçi'nin güzel ortasında yayı iyi savunamayan Rizespor'un zaafiyetinden faydalanarak günün kahramanı Noah Sonko'nun attığı ikinci golle skoru tersine çeviriyordu.
Artık Rizespor'un ve İlhan Palut'un kartlarını saklamak gibi bir lüksü yoktu. İyiyden iyiye ön alana yerleşen ve ikinci topları kullanmaya başlayan Rizespor, Uğur Çiftçi'nin atılmasıyla da beraber, Akintola'nın kenarını daha sık kullanmaya başladı. 72. dakika ile maçın bitimini ve uzatmayı kapsayan 24 dakikalık zaman diliminde 7 kez kaleyi deneyen Rizespor, hücumcularının bu anlamdaki yetersizliği ve Sivasspor'un iyiyden iyiye defansın merkezini kapatan bir yapıya bürünmesiyle beraber çok istenen skoru bulamadı. Nitekim, savunmada minimal pozisyonlarda yaşanan zaafiyetlerin ve hücumdaki beceri eksikliğinin bir sonucu olarak Rizespor, Sivas deplasmanında 2-1 mağlup ayrıldı. İlhan hocaya bu maç nezdinde hem pozitif hem de negatif eleştirilerde bulunmak mümkün...
Zira, Sivasspor'un kadro eksikliklerini iyi etüt edip, merkezde bu üstünlüğü kurmak Rizespor'un hücum planının neredeyse tümünde etkiliydi. Öte yandan, hem Hadziahmetovic, hem de Olawoyin ve Varesanovic bu oyun yapısına çok pozitif hizmet eden bir yapıyla tandemlendi. Ancak, özellikle ikinci yarıda oyuna ortak olduktan sonra Sivasspor'un belini kırmak için oyuna yapacağı hamleler hareketten çok bireysel beceri ve kapalı savunmayı açmak yönünde olmalıydı. Olawoyin'i iç kenardan ziyade daha merkeze yanaştırarak, oyuncunun yaratıcılığından ve blokları bağlayıcı özelliğinden faydalanarak atağın yönünü sıklıkla değiştirmek, hücum mobilizasyonu edinerek Sivasspor'un merkezdeki yoğunluğunu kırmak daha doğru bir plan olurdu. Zira sonradan oyuna dahil olan Akintola ve Jurecka'yı da ortada oluşacak alana hareketliliklerini sağlayarak skora daha yaklaştırabilirdi. Hocanın tercihlerinden ayrı olarak, Sivasspor deplasmanı sezonun bu bölümüne denk gelmesi bakımından hayli şanslı bir deplasman... Hem hava şartlarının iyi olduğu, hem de Sivasspor'un eksiklerinin hadsafhada olduğu bir maç olması bakımından bu maç, İlhan Palut için bir kırılma temsil edebilirdi. Ancak hem oyuncuları, hem hocayı tebrik ediyor, Sivasspor'a ve Çaykur Rizespor'a maçı stadyumda izlemiş birisi olarak şahsım adına teşekkür ediyorum.
Kaynak: rss