“Laz kadınları canla-başla çalışıyor, eşleri ise gerek evde gerekse kahve köşelerinde boş boş oturuyor” sözü yıllardır söylenmiş ve günümüze kadar da benzer ifadelerle gelmiştir...
Bir an aklınızdan geçiverebilir, bu sözlerin gerçeklik payı var mı? diye…
Evet yıllardır tenkit konusu olmuştur... “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bütün işleri kadınlar yapıyor, erkekler ise boş boş oturuyor ve hatta yan gelip yatıyor” sözleri...
Tırnak içinde yer alan sözlerin sarf edilmesinin ana kaynağı, bölgede yaşayan erkek nüfusunun çoğunun gurbetçi olmalarından kaynaklanmaktadır... Bölge insanı, bölgeye çay tarımı gelene dek gurbetçi olarak ülke dışında çalışmıştır...
Doğu Karadeniz’in kuzey doğusunda yer alan Batum ve Sohum, önemli ticaret merkezleri olması sebebiyle gurbetçileri rahatça kendine çekebiliyordu. Ortak kültür ve yakınlık bakımından Batum ve Sohum şehirleri, 1800’lü yıllardan 1937’ye (Sarp sınır kapısı kapanıncaya) kadar bölge insanının gurbeti olmuştu...
Sarp sınır kapısı kapandıktan sonra kırsal göç, ağırlıklı olarak başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere ülkemizin çeşitli illerine doğru gerçekleşmişti... Ailenin diğer fertlerinin de daha sonra katılacağı göçler ise 1960 yılı sonrası olmuştur. Bu göçler, Almanya başta olmak üzere çeşitli Doğu Avrupa ülkelerine gerçekleşmiş; işçi olarak ilk gidenlerin başında da erkekler gelmiştir...
Bu göçler, daha çok dışarıdan bakanlar tarafından tenkit konusu edilmiş ve ağızdan ağıza “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bütün işleri kadınlar yapıyor, erkekler ise boş boş oturuyor ve yan gelip yatıyor“ şeklinde söylemler dolaşmaya başlamıştır.
Bu ifadenin aslına bakıldığında, geçmişte gurbetçi olarak çalışan erkeklerin, dışarıda, yani “gurbet ellerinde” evine ekmek parası getirmek, göndermek için ter döktüğü süreçte, kadınlarının yörede aktif olarak çalışmaları ve ister istemez evin hem kadını, hem de erkeği rolünü üstlenmeleri dolayısıyla ortaya çıktığı görülecektir.
Bölge insanı olarak bunu aslında hepimiz çok iyi anlayabiliyoruz. Elbette ki, bu durumu kullanan yöre insanı da olmuyor değil.
Yanlış anlamayın beni! Ülkemizin gezmediğim, görmediğim yeri hemen hemen hiç kalmadı. Yurt dışında da yaklaşık on ülke gezdim. Bütün bu seyahatlerim süresince yöremizi ve Kaçkar Dağı eteklerini gözlerimin önüne getirdim kıyaslamak için... Ne mümkün! Kıyas kabul etmedi hiçbiriyle! Gerçekten tabiat olarak dünyada bu kadar güzel bir yer yok. Doğu Karadeniz dağları, dereleri, yaylaları ve gölleriyle eşsiz bir doğa güzelliğine sahip, aynı zamanda çok zorlu bir coğrafyası da var. Yöre halkının, bu zor coğrafya şartları içinde hayatını idame ettirmesi, geçimini sağlaması da fevkalade zor elbette... Bu zorluğun üstesinden ancak birlik olarak gelinebileceğini... Kadın ve erkek el birliğiyle, gönül birliğiyle bu sorumluluğu taşımayı öğrenmeli, bu sayede aydınlık geleceğe doğru beraberce yürümelidir.
Eski alışkanlıkların, gurbetçilik zamanlarının ve ben yatayım sen yapçılığın gerilerde kalmasıyla Doğu Karadeniz, halkı ve doğasıyla daha da yükselerek kalkınabilecek, ülkemizin müstesna turizm cenneti olarak gözde yerini perçinleyecektir.
Bu vesileyle önümüzdeki pazartesi kutlanacak olan, "Acıyla yoğrulan, sabırla bilenen kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nü kutluyorum...
“Dünyada her şey kadının eseridir.” Mustafa Kemal Atatürk