Biz De Varız Derneği yaptığı açıklamada;

"Avrupa Birliği’nin desteklemiş olduğu Güçlü Kadınlar için Sivil Toplum Diyaloğu Projesi kapsamında Ordu ve Rize’de 40 belediye çalışanına Kadın Dostu Kent uygulamasının konularında iki tam günlük eğitimler verilmiştir.

Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsil talebi anayasal bir haktır, demokrasi ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez unsurudur. Kadınların sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere istihdam olanaklarına kaliteli, kapsamlı kentsel hizmetlere (ulaşım, konut, güvenlik, vb.) şiddete maruz kaldıkları takdirde haklarını güvence altına alacak mekanizmalara erişimini ve yerel yönetimlerin planlama ve karar alma süreçlerine katılımını sağlayarak erkekler ile birlikte kentsel yaşamın tüm alanlarında eşit bir biçimde yer almasını destekleyen kentlerdir.

Kent nüfusunun yarısını oluşturmasına rağmen kadınlar, yerel karar alma süreçlerinde tam ve eşit bir biçimde temsil edilmemektedir. Oysa ki kadınlar, seçilmiş ve atanmış yerel yöneticilerin planlama ve yönetim süreçlerinde dahil etmeleri gereken doğal ortaklardır. Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsil talebi anayasal bir haktır, demokrasi ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez unsurudur.

Kent planlamaları, geleneksel olarak erkekler tarafından yapılmakta ve genellikle kadınların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmamaktadır. Oysa konut, güvenlik, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi alanlarda alınan yerel kararlar, kadınları doğrudan etkilediği için, hayatlarını kolaylaştırmakta ya da zorlaştırmaktadır.

Örneğin kentin planlanması ve düzenlenmesinde kadınların bir araya gelebilecekleri mekânlar oluşturulması, her mahalleye bir kreş, gündüz bakımevi kurulması ve benzeri hizmetler genellikle öncelikli konular arasında görülmez. İyi aydınlatılmamış sokaklar, uzak noktalara hizmet vermeyen toplu taşıma araçları ve bu araçların güvenli olmayışı kadınların en temel haklarından biri olan seyahat özgürlüğünü kullanmasını engeller. Üstgeçitler ve yüksek kaldırımlar, kadınların geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle üstlendikleri bakım yükümlülüğünden doğan iş yüklerini daha da zorlaştırır, örneğin kadınlar bebek arabaları ile kentin sokaklarını kullanamaz. Kentlerin kültürel, spor ve dinlence olanakların- dan da en az yararlanabilen gruplarından birini yine kadınlar oluşturur. Ayrıca, kadınların şiddete uğradıklarında sığınabilecekleri mekânların oluşturulması, ilgililere ulaşabilecekleri acil destek hatlarının kurulması da yine kent yönetiminin yaptığı planlarda göz ardı etmemesi gereken hizmetlerdendir.

Mevcut haliyle kentler, kadınlar ve kız çocuklarının kent yaşantısına eşit bireyler olarak katılmalarına, hizmet sunumundan ve imkânlardan eşit yararlanabilmelerine imkân tanımamaktadır. Bu durum da kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldığı eşitsizliklerin daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Yerel düzeyde yaşanan eşitsizlikler kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını daha derinden etkilediği için değişimin yerelde başlaması gerekir. Bu değişim sürecinde kamu kurumları, yerel yöne- timler ve sivil toplum örgütlerinin birlikte çalışarak kadın dostu kentler oluşturması büyük bir ihtiyacı giderecek, bu sayede Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği karnesinde de önemli bir ilerleme sağlanması mümkün olabilecektir.

Kadın dostu bir kente ulaşmanın birinci adımı, kentte yaşayan kadın ve kız çocuklarını tanımaktan, onların ihtiyaçlarını, sorunlarını ve olanaklarını doğru analiz etmekten geçer. Bu adımı takiben, illerde, sivil toplum örgütlerinin aktif katılımı ile toplumsal cinsiyete duyarlı stratejik planlar ve performans programları hazırlanmalı, il bütçeleri belirlenirken bütçelemenin toplumsal cinsiyete duyarlı yapılmasına dikkat edilmelidir.

Saygılarımla

Berrin YEGEN

Yönetim Kurulu Başkanı" ifadelerine yer verdi.