"Çok okumak mı, çok gezmek mi?"
Yol denen bir şey var. Kısacık bir kelime, ama derin bir şey. Basit görünen, ama etkisi büyük bir şey. İnsanı değiştiren, çokça olgunlaştıran şey.
Sebepleri var yola çıkmanın. Zevk için çıkmak var, çıkılması gerektiği için çıkmak var, çıkmaya zorlanmak var. Hepsinde irili ufaklı, daha çok, daha az serüvenler, bilinmezlikler var. Çıkılan her yolda karşına çıkabilecek olası zorluklar, aksilikler, tesadüfler var. Ama mutluluklar da var üzüntüler, sıkıntılar olduğu kadar. Kimi yolculuk gözyaşlarıyla başlar, kimi umutla, kimi çekinceyle, heyecanla; bir şekilde başlar işte. Elbette yolculuktaki temel amaç gidilecek yere varmaktır olabilecek en hızlı şekilde; hatta insanlar uçabilmeyi, ışınlanabilmeyi diler. İster uç, ister ışınlan, süreyi ne kadar kısaltırsan kısalt; yolculuk bir süreçtir, bir başlangıcı ve de bir sonu vardır. Bu yolculuğa başlamadan ve her anını yaşamadan ulaşmak istediğin noktaya varamazsın. Yolculuğun başında da, sonunda da, yolculukesnasında da bilinmezlikler bekler, nerede neyle karşılaşacağını baştan kestiremezsin çok zaman. Belli bir güzergâhın vardır aslında, ama işler her zaman o güzergâhta yürümez. Kimi zaman yollar kapanır ya da şartlar el vermez, seferler iptal edilir. Bazen otobüsü, uçağı kıl payı yakalarsın, bazen kaçırırsın; bazen öyle olur ki baştan beri planladığın bazı yerlere bilet yoktur bulunduğun yerden. Rotanı baştan çizmek zorunda kalırsın, başka yollardan ulaşmaya çalışırsın gitmek istediğin yere; bu ise yolda uğramak istediğin bazı yerleri görmeden geçmene ya da zamanına mal olur. Zaman olur, aynı dili konuşan bir sürü insan olur ama sen dillerini bilmezsin, ne derler, ne konuşurlar anlamadan saatlerce dinlersin. Belki birisi el kol hareketleriyle bir şeyler anlatmaya ya da üç beş kelime senin dilinde konuşmaya çalışır; belki de çalışmaz, dillerini bilmemenden yararlanıp dolandırırlar seni. Kandırılmışlığı, aşağılanmışlığı hisseder insanları bir parça daha tanırsın.
Güveni, inanmayı, insanlığı; hayatı biraz daha öğrenirsin.
Bir de, yolculuğa kiminle çıktığın vardır. Kimi zaman teksindir, kendinle baş başa; kendinle konuşarak, kendini dinleyerek tepersin yolları. Belki biri seni uğurlamıştır, ya da karşılamayı iple çekiyordur, hazırlıklar yapıyordur gideceğin için, ya da üzülüyordur ayrılacağın için.
Kimi zamansa yanında biri ya da birileri vardır. Bir başkasıyla oldu mu bazen daha bir zevklidir yolculuk, daha eğlenceli, daha dolu, daha gülümsemeli... Daha huzurludur yani. Dosttur sana, "yoldaştır. Gerçek anlamıyla yoldaş. Ne güzel anılar bırakır o yolculuk insanda, kimi anlat anlat doyulmaz, kimini anlatırsın anlaşılmaz, kimi özeldir, hiç anlatılmaz. Ömrünü uzatır insanın. Kimi zaman da biri vardır ki yanında, yolculuğun bitişini iple çektirir. Umursamaz, yolculuktaki tüm sorunları, aksilikleri senin omuzlarına yükler, yoldaki tüm çukurlara itiverir seni arkasına bile bakmadan. Yol bitip yollar ayrıldı mı da bir daha arayıp sormaz. Bu insanın böyle olduğunu baştan bilir de çıkarsın yola, ya da bilmeden. Bilmeden, umutlarını, sevgini verip güzel bir yolculuk geçireceğini umarak yola çıkıp da bunun imkânsızlığını yolda fark edersen arkandan vurulmayı, hayal kırıklığını öğrenirsin. Bir kez daha tanırsın insanları. Biraz daha büyürsün.
Çok şey öğretir yani yolculuk. Sevinmeyi, sevmeyi, üzülmeyi, paylaşmayı... Kimi renkli hayalleri, umutları gerçekleştirerek ya da hayal kırıklıklarına yol açarak yapar bunu.
Bunca yazdığım şey bir yerden tanıdık gelmedi mi size? Hepimizin içinde olduğu zorunlu bir yolculuk; bir başı ve de kaçınılmaz bir sonu olan. Hayatın ta kendisi yani. Hayatın içinde de yok mudur sizi sevenler, yardımınıza koşanlar, özleyenler, bekleyenler sabırla... Bir yanda da sizi, duygularınızı, benliğinizi umursamadan öylece çarpıp geçenler...
Herkes bir şekilde bir başlangıç yapıyor hayata, başka şartlarda çıkıyorlar yola, başka şekillerde tepiyorlar yolu, farklı dillerde konuşuyorlar. Önden gidenler geridekilere yol hakkında bilgi veriyorlar, kapalı bir yol varsa haberdar ediyorlar mesela, ya da hava kötüyse bugün çıkmayın diyorlar. İşte bunun adı tecrübe. Ama asla kesin değil yol şartlarının değişmeyeceği. Bakarsın önden giden sorunsuz bir yolculuk geçirir, yarım saat sonra çıkarsın tüm yollar kapanmıştır. Bunun adı da şans belki. Kar lastiği takmak bir önlem, gideceğin rotayı önceden çizmek hayata dair yaptığın planlar, sen tam yoldayken oluşan şartlar da kader. Yollarının kesişip birlikte devam ettiğin insanlar ise arkadaşların, aşkların, tanıdıkların; kimi zaman da hayal kırıklıkların. Daha çok örneği var, hayatın kendisi bütünüyle bir yolculuk.
Bir de klişe vardır ya işte, "Çok okumak mı, çok gezmek mi?" diye, işte bence tam da bu yüzden, çok gezmek. Bir kitabı okuyarak bir sürü farklı hayata, görüşe, duyguya, yaşayışa tanıklık edebilirsin; fakat gezerek bu farklı hayatları bizzat yaşarsın. Hayatın kendisi bir yolculuksa, yolculuğa çıkmak hayatın içinde yeni hayatlar yaşamaktır. Bu da hayatın gerçeklerini biraz daha öğretir her seferinde; başka insanlar tanıdıkça, başka olaylar yaşadıkça. Gelin görün ki her yeri gezmek, herkesi tanımak mümkün değil; yani hayatın anlamını çözüp her şeyi öğrenmiş olmak olanaksız. Nefes alınan her an, yeni bir fark ediş, yeni bir öğreniş, yeni seçimler, yeni vazgeçişler söz konusu.
Büyümenin, öğrenmenin, insan olmanın bir sonu yok; sadece bir noktada yolculuk sona eriyor.