Ne işin var Kanal İstanbul’la. Zaten Boğazdan ücretsizce geçiyorlar, amaç hizmet değil mi, kanal açıp milleti masrafa mı sokacaksın?
Ne işin var İstanbul’a 3. Havaalanına, iki tane havalimanı neyine yetmedi?
Alman Lufthansa ile rekabet edebilir misin sen, koskoca dünya deviyle! Ah o eski günler; “uçağa biner, havamızdan geçilmezdi” günleri. Şimdi öyle mi, herkes bu “toplu taşıma” aracına biner oldu. Ah, ah…
İstanbul Boğazı’nı tünelle geçmekte nerden çıktı!
Hadi ceddin bunu düşündü, onlar zaten gemileri karadan yürütmüştü. Biz bu ecdadın ahfadı değil miyiz, ne güzel işte, teknelerle geçerdik, olmaz mı?
Bir köprü yetmedi ikincisi yapıldı. Boğaz köprüsü yapılırken “bu köprüden zenginler geçecek” demişlerdi. Be sefer zengin Jeep sahipleri geçecek herhalde!
Uzaya füze yolluyorsun öyle mi?
Yanlış duymadım, pardon yanlış görmedim sanırım. Tamam, kabul, başörtüsüne de takılmadı bu füze. Ama…
Uzaya füze yolladığın yetmemiş gibi bir de füze rampalarını Türkiye’ye kuracağım diyorsun, bu ne iş Sayın Başbakan?
Nükleer santraller kurulacakmış. Bunlar bu gidişle magmayı da patlatacaklar valla…
Savunma sanayi, Altay tankları, insansız hava uçakları...
Erbakan Hoca sana ne oluyor, bir bağınız var mı?
ABD, NATO bizi koruyor, gözetiyor ya!
Huzuru niye kaçırıyorsun!
Ne işin olur kıtaları birbirine bağlayan “enerji” hatlarıyla!
İran’la ticari ilişkileri geliştirmek niye, bunu Batılılar ne güzel yapıyor ve malı götürüyor zaten. Komşuda pişer bize de düşer elbet…
Bilmiyor musun “borç yiğidin kamçısıdır” diye, niçin İMF’yi ülkenden tard ediyorsun?
Ne işin var Siyonistlere “ ONE MINUTE ” çekiyorsun!
Birleşmiş Milletler için “5 daimi ülke dünyadan daha mı büyük” demek sana mı düştü?
Rusya’ya yakınlaşmak, Çin’le ticaret yapmak, İran’la ortak olmak, var mı böyle bir dış siyaset?
Halkların özgürlüğü “komünistler, solcular varken” sen niye gocunuyorsun, Arapları antiemperyalist mi yapacaksın? Bu halkları niye kendine çekmeye çalışıyorsun? Yeniden Osmanlı olma niyetin mi var, yedirirler mi?
“Demokratik açılımlar” çok mu gerekliydi, nasıl olsa PKK’yı bahane edip ne güzel malı götürüyorlardı ve böylece ülkemiz bölünüp parçalanmıyordu! Ülkeyi bölüp parçalara mı ayıracaksın?
Sen solcu musun, komünist misin? Nazım Hikmet’i Milli Eğitim müfredatına sokmak, sana mı düştü?
Ne işin vardı Şivan Parver’i Kemal Burkay’ı Türkiye’ye getirmeye, sen Kürt müsün?
Solculuğu, sağcılığı, İslamcılığı, milliyetçiliği, şuculuk buculuk adına ne varsa hepsine sahip çıktın ve “Biz, birlikte Türkiye’yiz.” Dedin. Bu ne tehlikeli bir söylem Sayın Başbakan!
Bak söylüyorum. Sonra demedi deme! Çok ileri gidiyorsun!
Bakma öyle dediğime. İleri gidiyorsun ama Allah seni koruyor. “Vekil” olarak Allah yeter. Sen onları “adam” ettin ya!
Sen üzülme! Sana karşı dünyanın bütün güçleri bir araya gelse bile, sen davana hizmet ettiğin müddetçe Allah seninledir.
Allah, “onların hileleri dağları yerinden oynatacak güçte dahi olsa” bundan haberdardır.
“Sen kimsin” diye sorarsan, “ben” bu toprakların sessiz çoğunluğuna ait bir bireyim, vatandaşım. Yolun açık olsun, sana dua ediyoruz. Bu millet sana dua ediyor Sayın Başbakanım. Milletin duası ve Allah’ın yardımı yeter. İzzet ve onur mücadeleni canı gönülden destekliyoruz.
Eğer biz sizin kaderiniz isek; dün olduğu gibi bu günde yanındayız. Yok, eğer siz bizim kaderimiz iseniz; Allah bu Millete hizmet edenin yar ve yardımcısıdır. Yoluna yol oluruz. Yolun açık olsun ey bu toprakların yiğit evladı!