BERBER SENFONİSİ

Abone Ol

Ne zamandır gitmemiştim köy berberine malum şehirde olunca insan özlemiyor da değil hani. Hafta sonu yazlıkta kalınca insan ister istemez nimetlerinden yaralanıyor hele birde köy de ise yazlığınız değmeyin keyfime. Sonbahardan kışa geçişin kanıtları yaprakların rengârenk olduğu kızılın kahveye morun siyaha kaçtığı uzun uzun ağaçların arasında yol alıverdim. Dalıp ta düşlere yürür iken az kalsın gideceğim yeri de geçmek üzereymişim ki birden duruverdim. Sanki masal kahramanlarının içinde barındırdığı bir yer idi burası kapının kolunu çevirmem ile başladı benimde masalım.

Buharlamış ayna dikkatimi çekti girer girmez içeri o da zamana direnmekte paslansa bile. İçeride o kadar özel bir koku vardı ki ıhlamur, adaçayı belki tarçın kokusu ile dolu bir atmosfer de idim. Bir yandan da kaynayan tabiri caiz ise tavşankanı çayı ikram edip etmeyecekler m i diye düşünerek eski ama sağlam bir tahta sandalyeye ilişi verdim. Berber yakın gözlüklerini hafifçe kaldırarak bana doğru diktiği masmavi gözleri ile adeta ya kimsin ya da hoş geldin der gibi baka kaldı. Ben aldırış etmeden çevreyi kolaçan etmeye devam etmekte idim. Gerçi teknolojiye de hani ayak uydurulmuş besbelli ama yine de ayakta kalmak için çaba gösteren koca çınar misali. Orta da tahta ufak bir sehpa üzerinde duran gazeteler var idi. Bulmacaları bile köylere mahsus imece usulü ile çözülmüştü belli çalakalem rengârenk bitirilmişti besbelli. Usta tam bir profesör edası ile edebiyattan sanata ekonomiden dine siyasette vazgeçilmezleri spora her şeyden kulaktan dolma bilgilerini diğer duydukları ile birleştirip tezini hazırlamakta idi adeta. Gerçi suya sabuna dokunmadan geçiş yağmuru gibiydiler ama olsun renkleri belli idi siyasi ideolojilerinin renkleri belliydi ırklarının dinlerinin soylarının. Titrek bir el çay bardağı ile yanımda dikili verdi taze dedi çayımız her dem taze bakma dedi biz yaşlı isek ikramımız güler yüzümüz taptazedir. Ona ne şüphe idi. Birden konu köyün bekârlarına kız bulma işine geldi vay dedim televizyonlarda bangır bangır yapılan programların hası burada hem de reklamsız kesintisiz. Kim bekâr ise hemen çöpçatanlık devrede hoş erkeklerin yapması da çok farklı imiş olsun buda güzel. Ezan okunması ile birlikte bir sessizlik ve o sessizliği tamamı ile sessizliğe boğulan radyonun kapatılması yer aldı. Bir iki yaşlı ki onlara sorsan on sekizlikler camii ye gitmek üzere yol almışlardı bile yağan yağmura aldırış etmeden. Biliyorlardı ki onları yağan yağmur değil yağdırana kavuşma neşesi var yol alırken. Ezanın bitmesiyle sessizlik de bitti o güzel sohbetlere devam edilmeye başlanıldı bile sıra bende idi artık. Radyo da ise makamlar arası bir sıralama gitmekte de idi sanat müziğinde hicaz, saba, hüseyni, kürdîlihicazkâr, Yılların eskitemediği sadece deri kaplamalı yüzünün eskidiği yamalık alışkanlığı olan insanımızın bunu bile yamamayı başardığı tahta bir berber koltuğuna oturuverdim. Havlu çıktı tahta bir cıvatası çıkmış dolaptan günümüz yumuşatıcılarının bile yumuşatamayacağı tabiri caizice pamuk gibi yumuşak sakız gibi beyaz. Titrek eller tarak makas ustura üçlüsünü koyuverdi tezgâhın üzerine. Ve başladı senfoni bir virtüöz bir şef edası ile hiçbir hareketini kaçırmadan izledim tıpkı berbere yeni giden bir çocuk misali. Yaklaşık bir saatlik konser bitmiş ti bile öyle ki arenadan boğası ile tam anlamı ile savaşmış bir matador edası ile gurulu bir hamle ile havlu alınmıştı üzerimden.

İstemesem de bitmişti bugün ki berber senfonisi biliyordum kapıdan çıkınca masal dünyasın tadında ki kapıdan farklı bir kapıya açılıverecekti hayat. Ücrete gelince hani ne verirsen der gibi bakan cam gibi güzel gözlere fazlası ile itirazla biraz ısrarla ödenmişti. Kapının kolunu çevirirken kim bilir kimler ellemişti ve kim bilir kimler çıkıvermişti bu kapıdan başka kapılara ve kim bilir kimler kaç kere tadına varabilirdi berber senfonisine.

                                                                                                         

                                                                                                                      SAYGILARIMLA

                                                                                                                      Tolga TURAN