Ergün KONAKÇI

İlçe adı aslen Art’aşeni olduğu ve hangi anlama geldiği konusunda dil uzmanlarınca tam bir görüş birliği yoktur. Halk arasında’’ Yavuz Sultan Selim Trabzon Sancak Beyi iken, Osmanlı tahtına sahip çıkmak ister ve bu amacı gerçekleştirmek için Kepa Sancak Beyi olan oğlunun yardımına gerek duyar. Yardım almak için sahil boyu bölgeden geçerken Fırtına Deresinde ağaç parçalarını görür. Bölge tamamen boş, bataklık ve çalılıktır.Çevresindekiler, Kendisine bölgede kimsenin yaşamadığını söylediğinde;Yavuz Sultan Selim deredeki ağaç parçalarını göstererek ” Bu belde tenha değil, bakın dere yonga taşıyor. Bu yörenin ardı şendir” yani yüksek kesimlerde yerleşim birimleri olduğunu ifade eder. Ardışen sözcüğü zamanla halk dilinde Ardeşen olarak yerleşir şeklindeki rivayetlerin Osmanlı kaynaklarında bir karşılığı yoktur zaten ilçenin ismi bölgenin Osmanlı idaresine girmesinden çok önce de vardı.

Art’aşeni bölgenin yerlileri olan Lazların çok eski tarihlerden itibaren yerleşim alanıdır.İlçe yerleşimi bu günkü olduğundan farklı olarak yoğun olarak köylerde olduğu Ardeşen ilçe merkezinin küçük bir mahalle şeklinde bulunduğu anlaşılıyor.

Art’aşeni, ilk olarak kuruluşu M.Ö. 11 yüzyıla dayanan Lazların antik dönemdeki devletleri olan Kolhida devletine bağlıydı.

Doğu Karadeniz’de Kolha(Kolhida) isimli bir ülkenin varlığından söz eden en eski yazılı belge,M.Ö.764 yılında Urartu kralı olan, II.Sarduri’nin dönemine ait bir kitabedir.

 Bu kitabede, kral II.Sarduri'nin seferleri anlatılırken, kuzeydeki “Kulha” isimli bir ülkeden ve “Kulha” halkından da bahsedilir. Urartu dili ve tarihi uzmanları, bahsi geçen bu ülkenin, antik batı kaynaklarında da ismi benzer şekilde geçen, Doğu Karadeniz’deki “Kolha ülkesi” olduğu konusunda hemfikirdirler.

Aynı yüzyılda yaşamış olduğu varsayılan Yunan ozanı Eumelos’un, günümüze ulaşan dizelerinde de “Kolhis” ülkesinden bahsediliyor olması, eski Yunanların da Kolha ülkesinin varlığından haberdar olduklarına işaret etmektedir.

Pers imparatoru II.Kuruş'un M.Ö.546 yılında gerçekleştirdiği Lidya seferinden bahseden ve o dönemlerde yaşayan kralların sahip oldukları zenginliklere değinen Plinius, bu zengin krallar arasında Kolha ülkesinin Saulak isimli kralına da yer vermiştir.

MÖ.500 ’lü yılların sonuna doğru yazıldığı tahmin edilen, Hekataeus’un Periegeseis isimli coğrafya eserinde de, Kolha ülkesinden ve Kolhalılardan bahsedildiği bilinmektedir.

MÖ.481 yılında Yunanistan seferine çıkan Pers kralı Hşayarşa’nın müttefiklerini sıralayan Herodot, bu sefere katılan bir Kolha birliğinden de söz eder.

MÖ.335 yılına doğru, PseudoSkylax tarafından hazırlanan bir coğrafya kitabında da, Kolha ülkesi ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu yıllarda Kolha ülkesi ile ilgili ilginç bir kayıt da, Büyük İskender’in Doğu seferine katılarak, Anadolu ve Ortadoğu’yu dolaşan Aristoteles’e aittir.

Doğu Karadeniz ile ilgili gözlemleri dolaylı olarak günümüze ulaşmış olanlardan birisi de, MÖ.283 yılında Mısır kralı olan Philadelphus’unTimosthenes isimli donanma komutanıdır. Plinius’un, Timosthenes’i referans olarak göstererek aktardığı bir rivayete göre; Kolha ülkesindeki sahil kenti Dioskuria, o zamanlarda, farklı diller konuşan 300 ayrı kabilenin uğrak yeriydi.

Yine aynı dönemden, MÖ.144 yılına kadar olan gelişmeleri yazan, Yunan tarihçisi Polybius, eserinin bir bölümünde, Yunanistan ile Karadeniz ülkeleri arasındaki ticari ilişkilere dair bilgiler vermektedir. Bahsedilen bu ticari ürünler, diğer antik çağ kaynaklarında da, Doğu Karadeniz sahillerinin önemli ihraç ürünleri olarak geçmektedir ve söz konusu ticaretin ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği yer de, muhtemelen Kolha ülkesidir.

Pomponius Mela tarafından MS.44 yılına doğru yayınlanan “De Chorographia”isimli eserde, sırasıyla; Trabzon’un batısında Buzeri ve Behiri kabileleri, daha doğuda,Phasis nehrinin denize döküldüğü yerde de, Phrixos’un tapınağının ve Altın Postun saklandığı ormanların bulunduğu Kolhilerin ülkesinin olduğu belirtilir.

Sonraki çağlarda yaşamış olan Bizanslı Suidas, kayıtlarında,MS.117 yılında Roma imparatoru olan Hadrianus’un, “Lazilerin veya Kolhalıların” başına bir kral tayin ettiğine dair bir bilgi aktarmaktadır. 

 Bu bilgi; Lazi derebeyliğinin önderliğinde birleşmekte olan Kolha kabilelerinin, yeni bir krallığın kurulması sürecinde, o sıralar en kudretli dönemini yaşayan, “dost ve müttefik” Roma imparatorluğunun hegemonyası altında olduklarını göstermektedir. Bugünkü Of ile Batum arasındaki sahil şeridinde yerleşik olan ve Heniohi olarak isimlendirilen bu toplum, muhtemelen küçük yerli denizci kabilelerden oluşmaktadır.Kralları olan Anhialus’un sarayı bugünkü Ardeşen yakınlarında, Furtuna deresi ağzında bulunmaktadır. 

 Heniohilerin,aynı sahilin yüksek kesimlerinde yasayan ve farklı kaynaklarda Makron olarak da adlandırılan, dağlı Mahelon kabilelesini de egemenlik altına almış oldukları anlaşılmaktadır. 

  Bu bölgenin doğusunda ise, sırasıyla, Malassas liderliğindeki Lazi krallığı; İulianos liderliğindeki Apsila; Resmagas liderliğindeki Abaski ve Spadagas liderliğindeki Saniga krallıkları yer almaktadır.

Roma imparatorluğunun Kapadokya valisi olan Arrianus, MS.130’lu yılların başında gerçekleştirdiği Karadeniz seyahati ile ilgili olarak, İmparator Hadrianus’a hitaben bir rapor yazmıştır. Bu rapor, Trabzon’dan itibaren tüm Doğu Karadeniz sahillerinin durumu ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermektedir.

 Raporunda, öncelikle Trabzon kenti ile ilgili gözlemlerini ve çalışmalarını aktaran Arrianus,raporunun sonraki bölümlerinde de Trabzon’dan itibaren sahil boyunca,doğuya doğru gerçekleştirdiği bir deniz yolculuğunun notlarını aktarır.

Buna göre,Trabzondan ayrıldıktan sonra, önce Hyssus limanına uğrarlar, oradan sonra da Ophis deresine ulaşılır. Arrianus’a göre, bu dere Kolha bölgesi ile Thiannika arasındaki sınırı oluşturmaktadır. Bugünkü Of civarında olan bu sınır gerçekte, Roma imparatorluğunun o yıllardaki doğu sınırıdır. 

 Sınırın ötesinde, doğrudan Roma hakimiyeti dışında olan tüm toplulukların, “Kolha” kimliği altında tanımlanması önemli bir ayrıntıdır. Sınırın beri tarafındaki yerlileri, onlardan ayırt etmek için de,aslında sahilden içeride, yüksek kesimlerde yaşamakta olan Sanni kabilesinin adı,bölge ismi olarak kullanılmaktadır ve raporda bu bölgenin adı da muhtemelen hatalı olarak, Tzanika ya da Sannika yerine, “Thiannika” olarak yazılmıştır. 

 Sınırın öte tarafında, Phasis nehrine kadar olan akarsular, “Psykhrus, Kalus, Rizius,Askurus, Adienus, Zagatis, Athene, Pyrtanis, Pyxites, Arkhabis, Apsarus, Bathys, Akinasis, İsis ve Mogrus” olarak sıralanırlar. Phasisin kuzeyindeki akarsular ise, eski adı Dioskuria olan, Sebastopolis kentine kadar, “Karien, Khobus, Singamis, Tarsuras,Hippus ve Astelephus” olarak sıralanırlar.

 Bir sonraki bölümde de, Trabzon ile Dioskuria arasındaki bu bölgede yaşayan toplumlardan bahsedilir. Buna göre, Trabzon kentinin de dahil olduğu ve doğrudan Romaya bağlı olan Sannika bölgesinde Sanni kabilesi yaşamaktadır. 

 Sınırın hemen öte tarafında ise kral Anhialus yönetimindeki, Heniohi ve Mahelon kabilelerini kapsayan küçük bir yerli krallık bulunur. 

 Bugünkü Of ile Batum arasındaki sahil şeridinde yerleşik olan ve Heniohi olarak isimlendirilen bu toplum, muhtemelen küçük yerli denizci kabilelerden oluşmaktadır. 

 Kralları olan Anhialus’un sarayı bugünkü Ardeşen yakınlarında, Furtuna deresi ağzında bulunmaktadır. 

 Heniohilerin,aynı sahilin yüksek kesimlerinde yasayan ve farklı kaynaklarda Makron olarak da adlandırılan, dağlı Mahelon kabilelesini de egemenlik altına almış oldukları anlaşılmaktadır. 

 Bu bölgenin doğusunda ise, sırasıyla, Malassas liderliğindeki Lazi krallığı; İulianos liderliğindeki Apsila; Resmagas liderliğindeki Abaski ve Spadagas liderliğindeki Saniga krallıkları yer almaktadır

Roma imparatorluğunun Kapadokya valisi olan Arrianus, MS.130’lu yılların başında gerçekleştirdiği Karadeniz seyahati ile ilgili olarak, İmparator Hadrianus’a hitaben bir rapor yazmıştır.Bu raporunda Lazlardan ve yaşadıkları coğrafyadan bahseder.

Batlamyus,150 yıllarında yazdığı eserde  antik çağlardan beri batılı kaynaklarda “Kolhis” olarak isimlendirilen Doğu Karadeniz sahillerini üç ayrı bölüm olarak ele alır.

Pacatus tarafından yazılan ve MS.389 yılına tarihlenen bir eserde,Kolha ülkesinin, Roma impraratorluğundan ayrı bağımsız bir ülke olduğu vurgulanmaktadır.

Tarihçi Menander,420 yılında yazdığı tarihi yazıda Lazlardan ve Lazika devletinden bahsetmiştir.

. MS.456 yılına doğru, Bizanslıların Lazlara karşı ikinci bir saldırının hazırlıkları içerisinde olduklarını bildiren Priskus’a göre, o sıralarda, düzenlenecek olan bu seferle ilgili planlar müzakere edilmektedir. İlk saldırının zamanı ve sonuçları ile ilgili kayıtlar günümüze ulaşmamıştır. Ancak, Bizanslıların bu sefer sırasında izlenecek rota konusundaki tereddütleri; bir önceki seferde önemli sorunlarla karşılaşıldığı izlenimini vermektedir.

Doğu Karadeniz’in bu yıllarına ilişkin olarak, Antakyalı Joannes tarafından günümüze ulaştırılan, bir başka ayrıntı da, MS.470’li yıllara aittir. Bu bilgiye göre, Trabzon civarındaki Tzaniler,Romalılara büyük zararlar vermişler ve İmparator Leo da bunun üzerine bölgeye bir destek kuvvet göndermiştir.

MS.519'da Cassiodorus tarafından yazıldığı ve sonraki yıllarda Jordanes tarafından yayınlandığı bilinen “Goth Tarihi” adlı eserde, Kafkas dağlarının doruklarında yer alan ve “Kaspian kapıları” olarak adlandırılan geçitlerin, Lazların kontrolü altında olduğu bildirilmektedir.

MS.522 yılında Lazika kralı Zamnaz’ın ölümü üzerine, Laz geleneklerine göre yerine büyük oğlu I.Tzat' kral olmuş, ancak İranlılar onun krallığını tanımamışlardı. Bizans tarihçisi Malalas bu olayla ilgili gelişmeleri, Bizans resmi bakış açısıyla aktarmaktadır;

Prokopius, MS.550’lerin ilk yıllarına ait gelişmeleri aktardığı, sekizinci kitabının büyük kısmını da, Doğu Karadeniz’e ve Lazika savaşlarına ayırmıştır. Bu kitabının ilk bölümlerinden biri, muhtemelen, gemi ile Lazika’ya doğru giderken, sahil boyunca tuttuğu notlara dayanmaktadır.

Agathias, Bizans sarayının resmi tarihçisi 555 yıllarında yazdığı tarihi eserde Lazlardan ve Lazların tarihi devleti Lazika hakkında bilgi vermiştir.

  Kolhida devletinden,daha sonra kurulan Lazıka devletlerinden ve Lazlardan, ilk çağ eski Yunan, Roma İmparatorluğu,Pers İmparatorluğu,Bizans Devleti gibi ilkçağ tarih ve coğrafyacıları tarafından yazılmış çeşitli tarihi kaynaklarda bahsedilir.

Milattan sonra 1.yüzyıla kadar Kolhida devletinin sınırları içinde kalan ilçe, bu devletin yıkılmasıyla, ardından kurulan ikinci tarihi Laz devleti olan Lazıka devletine bağlanmıştır.

M.S. 7. yüzyılda Lazika Krallığının yok olması ile kısa bir süre Abhazlara daha sonrada Gürcü egemenliğine girmiştir.

1204 yılında bu günkü Pazar’(At’ina)dan Batum’a kadar uzanan bir çeşit özerk bir yönetim kurulmuş(Laz Theması),Ardeşen’de bu özerk yönetimin içinde yer almıştır.

İlçe,Yavuz Sultan Selim’in şehzadeliği zamanında Trabzon valiliği yaptığı dönemde,1508 yılında çıktığı Kutais seferinden sonra Osmanlı kuvvetleri ve Laz derebeyleri arasında yapılan savaş sonunda kesin olarak Osmanlı devletine bağlanmıştır.

İlçenin Osmanlı devletinin denetimine girmesi ile ilgili Fatih Sultan Mehmet’in 1461′ de Trabzon Rum devletini ortadan kaldırmasıyla Osmanlı devletine katıldığı şeklindeki yaygın bilgi doğru bir bilgi değildir çünkü Art’aşeni bu zamanda zaten Trabzon Rum devleti sınırları içerisinde yer almıyordu ve Fatih Sultan Mehmet  bu günkü At’ina(Pazar)’a kadar olan yerleri Osmanlı devletine sınırlarına katmıştır,ilçenin kesin olarak Osmanlı sınırlarına katılması Yavuz Sultan Selim’in şehzadeliği zamanında Trabzon valiliği yaptığı dönemde,1508 yılında çıktığı Kutais seferinden sonradır.

Ardeşen 1916 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş ve 1918 yılında ise kurtulmuştur. 10 Mart İlçenin Kurtuluş Günü olarak kutlanır.

Osmanlı Devleti’nde Lazistan sancağında (eyaletinde)yer alan Ardeşen ,29 Ekim 1923’te Rize iline bağlanmış, önceleri Pazar ilçesinin bucak merkezi ,Mart 1953 tarihinde de İlçe olmuştur.

Kaynaklar: 

 Ahmet Mican Zehiroğlu (2000). Antik Çağlarda Doğu Karadeniz. İstanbul: Çivi Yazıları Yayınevi.

Ali Taşpınar (2004). Rize Tarihi. Rize: Gençlik Kitabevi.

Ali İhsan Aksamaz(2000,). Dil-Tarih-Kültür ve Gelenekleriyle Lazlar.