Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz.Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bu sürecin değişik evrelerde ilerleyeceği belli oluyor..
 
Kimi zaman hareketli kimi zaman durağan günler geçirilecek. Her iki tarafta hamle yapıp diğerini bekleyecek…
 
Ama beraber yürüyerek iktidar gelenlerin artık aynı yolda birlikte yürümeleri zor gözüküyor.
.
Bu aslında beklenen bir gelişme  ,sürekli büyüyen ve gelişen yapılar bir süre sonra tek olmak zorundalar…
 
Çünkü iktidarlarını ancak böyle sürdürebilirler..
 
Yaşanan süreçte görüyoruz ki hem cemaat hem de AKP birbirlerini tehdit edici ve mutlak iktidarlarını sürdürmekte engelleyici olarak görüyorlar..
 
Bir dönem var olan sistemi baş çelişki olarak görüp ittifak yapanlar,şimdi ortaklaşa karşı koymuş oldukları yapıyı artık tasfiye ettiklerini düşündükleri için kendi aralarında
iç çelişki yaşıyorlar..
 
Çelişki sadece emek-sermaye çelişkisi değildir.Emek-Sermaye çelişkisi baş ve uzlaşmaz çelişkidir,süreklidir..
 
Ama dönem dönem siyasi erkin yada egemenlerin,yada çıkar guruplarının ya da bugün olduğu gibi beraber yürüyenlerin kendi bileşenleri arasında da iktidar paylaşımından dolayı çelişki çıkabilir..Bugün AKP & Cemaat arasında yaşanan iç çelişki gibi…
 
Bu iç çelişki sistemin kendini yeniden üretmesine imkan verebileceği gibi tarafların tasfiye edilerek yeni bir yapının kurulmasına da neden olabilir..
 
Bu iç çelişkiler aynı zamanda başka bir dünyanın da kurulabileceğinin umut filizleridir.
 
Hangi taraf kazanırsa kazansın kendi despotik yapısını sürdürmeye devam edecektir.
 
Yani AKP ile Cemaat arasındaki iç çelişki ve bu çelişkinin sonunda oluşacak olan galibiyet sonucunda Türkiye’de ileri demokrasi olmaz..Sosyal adalet sağlanmaz.Doğa katliamları sona ermez..
 
Ancak taraflardan birinin ömrünü uzatacak bir sonuç çıkar…
 
Yada ikisinin birden tasfiye edileceği bir sürece dönüşür..
 
Bu süreç çeşitli taktik ve hamlelerle sürüyor.
 
Birbirlerinin pisliklerini kamuoyuna çıkartarak aslında bir ölçüde kendilerini temizlemeye çalışıyorlar..
 
Her tarafı o kadar çok bulandırıyorlar  ve hızlı süreçler yaşatıyorlar ki halkın algılamasında sanki bu yapılanlar ve de yaşananlar bu iki tarafın neden olduğu sonuçlar değilmiş başkaları yapmış(Muhtemelen CHP) gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar..
 
Bunu yapmalarındaki amaçta bu sürecin sonucunda kim galip gelirse o gurubun tamamen temizlenmiş olarak çıkmasını sağlamak..
 
Süreç başlamadan önce CHP ile kurulan ilişkiler, bunun kamuoyuna yansıtılış şekli,İstanbul seçimleri sanki Cemaatle – CHP arasında bir uzlaşma varmış ve bu uzlaşma sonucunda AKP tasfiye edilecekmiş gibi bir kamuoyu bilgilendirilmesi ve peşine 17 Aralık yolsuzluk operasyonları ve bugüne kadar gelenler…
 
Her iki taraf da bu sürecin sonucunda kim kazanırsa kazansın ama her koşulda CHP’nin kaybedeceği bir kurgu içindeler…
 
Birbirine çamur atan tarafların arasına girmek kirlenmekten başka bir işe yaramaz…
 
Çünkü birbirlerine çamur atanlar aynı zamanda çamur atılmasını seven bir halk yaratmayı da hedeflemiş durumdalar…
 
Yapılan çalışmaların aslında daha çok AKP’nin ömrünü uzatmak üzere kurgulandığını görmemek için biraz siyasi kör olmak gerekiyor…
 
Burada tam hesaplanamayan Cemaatin baştan uzlaşmaya yanaşacağı AKP’nin de bunu kabul edeceğiydi. Ama bu şu an için gerçekleşmedi.
 
Tayip Erdoğan Gezi olaylarından sonra bir durumu hayata geçirmeye çalışıyor..
 
Daha önceki “öncüllerinin” yaşadığı süreçlerden bir ders çıkaran AKP var…(DP,AP ve ANAP)…
 
AKP iktidarda kalabilmenin yolunun aynı zamanda “sadece iktidar gücüne dayanarak oluşan bir seçmen kitlesinden” taraftar ve bağlılıkları olan yani AKP’lileşen bir kitle yaratmaktan geçtiğini saptamış durumda..
 
Bu nedenle Recep tayip Erdoğan ortamı geriyor ve kendi kitlesini “safları sıklaştırmaya” çağırıyor..
 
Bunu yaparken de % 50’ler olan oyunu % 40’lara hatta ^% 38’ ler bandına çekebilmeyi de hedeflemiş durumda…
 
Aslında yapılmaya çalışılan başka bir şey…Bunun içinde İkili bir hamle yapılıyor.
 
Birincisi % 50 diyerek toplumda AKP’nin kitlesinin gerçekte % 50 olduğu gibi bir kabul ve algı yaratmak,
 
İkincisi, gerçekte % 15-20 olan taban kitlesini % 40-% 50 düzeylerine çekebilmek…
 
Bunu yaparken de,bir yandan despotik ve baskıcı olarak kendisine karşı olan muhalefeti sertleştirmeye çalışmak bir yandan da politikacı olarak gündemdeyken ve siyasi erk elindeyken kendi kitlesini daha kemik bir yapıya büründürmek..
 
AKP ve Tayip Erdoğan İktidarını ancak mutlak egemenlik kurabilirse sürdüreceğini görmüştür ve bunun içinde beraber yürümüş olduklarını tasfiye etmeyi hedeflemiştir.
 
Dershane konusunun öylesine ortaya konulduğunu düşünmek çok zordur.
 
Muhtemelen bugünkü süreç ve tartışmalar için ortaya atılmıştır.
 
Çünkü mutlak iktidar mutlak irade ile gerçekleşebilir…
 
Mutlak irade de kimseyle paylaşılmaz..
 
Bu bir proje….
 
Başarılı olabilir mi?
 
Bu denklem doğru algılanabilirse ve doğru siyasi irade ortaya konursa bu proje başarısız olur.
 
Çünkü Anadolu topraklarında hiç kimse mutlak egemenlik kuramamıştır.
 
Bu topraklar ve bu topraklarda yaşayan insanlar her zaman ve her koşulda bu tür mutlak egemenlik kurmak isteyen yapıları tasfiye etmiştir.
 
Ama bugün ama yarın..Ama kesinlikle…
 
Saltuk DENİZ
Toplum Gazetesi 20.01.2014